Çarşamba, Şubat 15, 2006

Simeyye...


Ve hiçbir şey, burada olan hiçbir şey onun kadar sahici ve masalsı değildi..ben bunları yazarken bana bakıp gülümsemesi kadar…

Saçıma taktığı çiçek yada ona verdiğim şekerin pembesi mi bağlamıştı bizi?

Bir yabancıya ne kadar gerçek olabilirsin?

Çocuksan ve ülkenin bir ucunda ufacık bir köyde yaşıyorsan…

Filmci amcalardan biri bir kutu çikolata verdi sonra ona. Bizim her gün yediğimiz çikolatalar ilk defa gerçek tadını buluyordu, o eve doğru paketi kucağında saklayarak koşarken… Saçmalıklar, iktidarlar, krallar kraliçeler devam ediyordu ama artık benim kafamda değil…

Simeyye ile beraber araya bir nehir girdi aklımın tepelerini yararak…

Bir çocuğun gözleri dünyayı değiştirebilir mi?
Hayır…ama onun gözlerinde dünyayı görüyorsan seni değiştirir…
Ancak bu kadar saf bir şey içinde dünyayı barındırır çünkü…

2 Eylül 2005, Dara-Mardin

Pazartesi, Ocak 30, 2006

kente mektup-1



ben bir kere koşmuştum yağmurda, sırılsıklam, upuzun, nefes nefese, deniz kenarından taşıdığım kumlarla sokaklarda deli gibi, kocaman gülerek bir dostumla...bakkal amcaların "tek delikanlı sizsiniz" diyebildiği bir sahil kasabasında...

Sahil kasabaları tanrı katında bu amaçla yaratılmış olmalı.

Şehre yağmur yağıyor. Bir apartmanın 12. katındayım.İçim sıkılıyor.. Bu kentte insanlar yağmur altında aceleden koşuyor...Belki de koşanlar var sırf koşmak için şehrin bir yerlerinde hala, hatta yürüyen, hatta sadece duran, durup yüzünü gökyüzüne gözlerini içine çeviren...
Ama yabancısıyım ben daha bu kentin o yüzden daha tanışamadım onlarla...
İçime yabancılaşamayanlardanım ben ama bu yüzden acı çekenlerden bu arada...

İşte tam acı çekiyordum o an ,tanıdık bir şeyler arıyordum yağmurda falan, güneş doğdu şaka gibi bir an...damlalar kutsadı kenti bir kez daha...dedim, "Ulan İstanbul, yine yaptın yapacağını..."

Araya mesafe koyulamayan, terk edilemeyen sevgili gibi bu kent. Karakterini insancıklarına da bulaştıran...Seni sömüren, delirten ama bir anlık bakışıyla koşa koşa geri getirten...Hayat ilk defa kendine bu kadar benzetmiş bir kenti...

İstanbul, hayatın gayrı meşru çocuğu gibi...


2 Ekim 2005...